COVID19 ENFEKSİYONU İŞ KAZASI MIDIR?
- Görüntüleme:
3469
-
04 Nisan 2020
-
.
SALGIN HASTALIK DOLAYISIYLA AİLE HEKİMLERİMİZİN
MESLEKİ RİSKLER KONUSUNDA SAHİP OLDUĞU HAKLAR
Malum üzere mesleki riskleri, iş kazaları ve meslek hastalıkları oluşturmaktadır. Mesleki riskler yapılan iş veya meslek ile doğrudan ilgili olup, geçici veya sürekli gelir kayıplarına neden olabilirler. Günümüz dünyasında çalışanların bu risklere karşı korunması ve bu risklerin tazmini artık tartışma konusu olmaktan çıkmış, gerek Anayasa gerekse uluslararası sözleşmeler ile yasal zemine kavuşmuştur. Bununla beraber ülkemizdeki aile hekimliği mevzuatı farklı idari uygulamalara sebep olabilecek potansiyeldedir.
5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu 3/6’ncı maddesi “Sözleşmeli olarak çalışmaya başlayanların, daha önce bağlı oldukları sosyal güvenlik kuruluşlarıyla ilişkileri aynı şekilde devam ettirilir. Ancak, her türlü prim, kesenek ve kurum karşılıkları bu fıkrada belirtilen ücretlerden kesilerek ilgili sosyal güvenlik kuruluşuna aktarılır. Bunlar önceki durumları çerçevesinde tedavi yardımlarından yararlanmaya devam ederler.” hükmüne haizdir.
Öncelikle ifade etmek gerekir ki “iş kazası” ve “meslek hastalığı” farklı hukuki durumlar olmakla birlikte kısa vadeli sigorta kolu kapsamında değerlendirilmekte ve bir takım özellikleri itibariyle benzer nitelik taşımaktadır. Örneğin SGK açısından, meslek hastalığı, tıpkı iş kazasında olduğu gibi 5510 sayılı Kanun’un 4’üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bendi kapsamında sigortalı olanlar için söz konusudur. Eğer kişi sigortalı değilse, meslek hastalığına ya da iş kazasına maruz kalsa bile, 5510 sayılı Kanun’un sigortalıya veya hak sahiplerine sağladığı yardımlara hak kazanamayacaktır. (Ancak her halde 4857 ve 6098 sayılı Yasalar kapsamında maddi ve manevi tazminat hakkı mevcuttur)
Diğer yandan, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu da çalışanları iş kazaları ve meslek hastalıklarından korumakta, hastalanmalarını önlemek amacıyla hukukî kurum ve düzenlemeler getirmektedir. Ancak 6331 sayılı Kanun’daki iş kazası ve meslek hastalığı tanımının daha kapsayıcı olması, 5510 sayılı Kanun’da düzenlenen iş kazası ve meslek hastalığı sigortası kapsamında sağlanacak sosyal güvenlik yardımlarına hak kazanmak için gerekli şartlarda bir değişikliğe yol açmamaktadır. Her iki yasanın amacı farklıdır. Bununla beraber 6331 sayılı Yasa gerekçesi ile genel hükümlere göre zararın tazminin talep edilmesi de mümkündür.
O halde öncelikle aile hekimliği hizmet sözleşmesi ile çalışan aile hekimlerinin hizmet sundukları süre içinde tabi olduğu sigorta hükümlerinin iş kazası ya da meslek hastalığını sigorta kapsamına alıp almadığının ortaya konulması gerekmektedir. Aile hekimlerimiz;
-
657 sayılı Yasa 4/A kapsamında görev yapmakta olan Sağlık Bakanlığı veya diğer kamu kurum veya kuruluşları personeli olan uzman tabip, tabiplerden,
-
4924 sayılı Eleman Temininde Güçlük Çekilen Yerlerde Sözleşmeli Sağlık Personeli Çalıştırılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun; 663 sayılı KHK 45'inci maddesi kapsamında (sözleşmeli) çalışmakta iken aile hekimliği uygulamasına geçmek isteyen hekimlerden,
-
5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu 3/2 gereğince, yukarıda ifade edilen kaynaklardan eleman temin edilememesi halinde, kamu görevlisi olmayan uzman tabip, tabip arasından temin edilmektedir.
Dolayısıyla 5258 sayılı Yasa 3/6 maddesi gereğince her bir temin kaynağı açısından iş kazası veya meslek hastalığının irdelenmesi zorunluluğu doğmaktadır. Bunun aksinin kabulü hekimlerimizi korunmasız saymak sonucunu doğuracaktır. Bu ihtimal göz ardı edildiğinde ve her bir temin kaynağı açısından konu incelendiğinde;
-
657 sayılı Yasa 4/A kapsamında görev yapmakta ilen aile hekimliği hizmet sözleşmesi imzalayan hekimlerimiz açısından; yani 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanun’un 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamındaki sigortalılar (kamu görevlileri); aynı yasanın 13’üncü maddesi gereğince iş kazası ve aynı yasanın 14’üncü maddesi gereğince meslek hastalığı yönünden kısa vadeli sigorta kapsamına alınmamıştır. Fakat,
Bu kapsamdaki aile hekimlerimiz; 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun Sosyal Haklar ve Yardımlar başlıklı VI. kısmındaki 188’inci maddesinde yer alan “Devlet memurlarının hastalık, analık ve görevden doğan kaza ile mesleki hastalık hallerinde gerekli sosyal sigorta yardımları sağlanır.” hükmünden ayrıca aynı maddenin ikinci fıkrasında yer alan, sağlanacak sosyal sigorta yardımların özel kanunlarla düzenleneceği, bu sigortalardan tanınan hak ve sağlanan yardımların, genel sosyal sigorta rejimleri ile kabul edilen hak ve yardımlardan az olamayacağı hükümlerinden faydalanmaktadırlar.
657 sayılı Yasa kapsamında iken aile hekimliği hizmet sözleşmesi imzalayan hekimlerimizin görevinden doğan bir kazaya veya meslek hastalığına yakalanması halinde rapor süresince çalışmış gibi ödemesinin yapılması gerekmektedir. Ayrıca belirtmek gerekir ki, iş kazası ve meslek hastalığı sigortası kapsamına alınmayan kamu çalışanları için, mesleki risklere karşı güvence sağlayan “vazife malullüğü” hakkı bulunmaktadır. Bu hükümlerin gerekçesi, idarenin risk esasına göre kusursuz sorumluluğundan kaynaklanmaktadır.
-
Kamu kurumunda sözleşmeli personel pozisyonlarında görev yapmakta iken aile hekimliği hizmet sözleşmesi imzalayan hekimler;
4924 sayılı Eleman Temininde Güçlük Çekilen Yerlerde Sözleşmeli Sağlık Personeli Çalıştırılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun; 663 sayılı KHK 45'inci maddesi kapsamında (sözleşmeli) çalışmakta iken aile hekimliği uygulamasına geçen hekimlerimiz ile kamu dışı kaynaktan temin edilen aile hekimlerinin iş kazası ve meslek hastalığına ilişkin hukuki düzenlemeler;
İş kazası; 5510 sayılı Kanun’un 13’üncü maddesinde tanımlanmıştır. Sosyal sigortalar hukuku açısından bir olayın iş kazası sayılabilmesi, olayın ancak Kanun’un m. 13/I hükmünde sınırlı olarak sayılan hâllerden birinde meydana gelmesi hâlinde mümkün olmaktadır.
“Hastalık” ve “Meslek Hastalığı” da farklı hukuki kavramlardır. İş kazası ve meslek hastalığı kısa vadeli sigorta kolunda, hastalık ise genel sağlık sigortası kolundadır; hastalık, iş kazası ve meslek hastalığı dışında çalışanın geçici iş göremezliğine ilişkin rahatsızlık olup iş bu değerlendirmede incelenmemiştir.
Yukarıda meslek hastalığı ile iş kazasının farklı kurumlar olduğunu belirtmiş idik. Bunun en temel sebebi, süre ve nedensellikte kendini göstermektedir. İş kazası ani bir olay, meslek hastalığı iş kazasından farklı olarak, tamamıyla mesleki niteliktedir. 5510 sayılı Kanun’un 14’üncü maddesinde, meslek hastalığının, sigortalının çalıştırıldığı işin niteliğine göre tekrarlanan bir sebeple ya da işin yürütüm koşulları yüzünden ortaya çıkması gerektiğine dair tamamen mesleki, iş ile ilgili koşullara yer verilmiştir. Anılan düzenlemelerde bulunan koşulların, sigortalının gördüğü iş ve çalıştığı işyeri ile ilgili olduğu açıkça görülmektedir. İşte bu yönüyle meslek hastalığı iş kazasından farklıdır. Zira iş kazasının yapılan işle ilgili olması zorunlu olmadığı halde, meslek hastalığının sigortalının yaptığı işin bir sonucu olarak ortaya çıkması, yani doğrudan yaptığı işten kaynaklanması gerekmektedir.
5510 sayılı Kanun’un 14’üncü maddesinde, bir hastalığın, meslek hastalığı olarak kabul edilebilmesi için sahip olması gereken unsurlar belirtilmiş olup bu şartların tümünün birlikte gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Anılan maddede sayılan unsurlardan birinin dahi eksik olması durumunda, söz konusu hastalık, meslek hastalığı olarak değerlendirilmemektedir. Anılan düzenlemeye göre, bir hastalığın meslek hastalığı olarak kabul edilebilmesi için gereken unsurlar; sigortalı olma, meslek hastalığının yürütülen işin sonucu olarak ortaya çıkması, meslek hastalığının yönetmelikte yer alması ve belirtilen süre içinde meydana gelmesi, hastalığın kurum sağlık raporu ile saptanması, sigortalının bedence veya ruhça bir zarara uğramasıdır.
5510 sayılı Kanun’un 14’üncü maddesinin son fıkrasında hangi hallerin meslek hastalığı sayılacağının yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiştir. Ülkemizde beş grup halinde belirlenen meslek hastalıklarından biri de iş bu yazının konusunu da teşkil eden mesleki bulaşıcı hastalıklardır.
Bu noktada hekimlerimizin kutsal bir ülkü uğruna hayatını ortaya koyduğunu ve virüs ile mücadelede hayatını kaybeden tüm meslektaşlarımızın ŞEHİT olarak değerlendirilmesi gerektiğini de ifade etmek istiyoruz.
Sonuç olarak hekimlerimiz, 5258 sayılı Yasaya uygun olarak, aile hekimliği hizmet sözleşmesi imzalamadan önceki sosyal güvenlik kuruluşları ile ilişkilerinin devamı kapsamında bu haklardan faydalanma imkânına sahiptir. Bu kapsamda;
-
Hekimimiz hangi kaynaktan temin edilirse edilsin meslek hastalığı ya da iş kazası fark etmeksizin olayın meydana geldiği tarihten itibaren 3 (üç) iş günü içinde kurumu bilgilendirilmesinin,
-
Yukarıda arz edilen yükümlülüklerin işveren niteliğindeki İdare tarafından yerine getirilmemesi halinde her türlü hukuki hakları saklı kalmak kaydıyla kuruma yazılı müracaat etmesinin,
-
Süresi içinde (60 gün) cevap verilmemesi durumunda ya da talebin reddedilmesi halinde yargı organlarında dava açılmasının uygun olacağı değerlendirilmektedir.
Saygılarımızla.
AİLE HEKİMLERİ DERNEKLERİ FEDERASYONU
YÖNETİM KURULU