CEZA YÖNETMELİĞİ

CEZA YÖNETMELİĞİ
 
           16.04.2015 tarihinde görünürde, Yeni Aile Hekimliği Ödeme ve Sözleşme Yönetmeliği yayınlandı. Fakat yayınlanan yönetmelik incelendiğinde, yönetmelikte yapılan değişikliklerin çoğunda cezaların artırıldığı ve cezaların ön planda olduğu görülmektedir. Bu yapılan değişikliklerle birlikte ülkemizdeki aile hekimliği uygulamasında yeni bir safhaya geçildiği görülmektedir. 2005 yılında Düzce ilimizde başlayıp, 2011 yılında tüm ülkede uygulanmaya başlayan aile hekimliği uygulamasının en önemli özelliği aile hekimlerinin bu işi gönül vererek yaptıkları ve bu sayede aile hekimliği uygulamasının Dünya örneklerinden farklı olarak kısa sürede ülkemizde başarıya ulaşmasıydı. Fakat geldiğimiz bu süreçte yayınlanan bu ceza yönetmeliğiyle beraber artık ülkemizdeki aile hekimliği uygulamasının temelinin gönüllük ve özveriye dayalı bir çalışma modelinden, cezalandırmaya ve mobinge dayalı bir çalışma temeline doğru geçiş yapıldığı görülmektedir. Bu yeni cezaya dayalı aile hekimliği uygulaması ülkemizde ki aile hekimliği uygulamasının başarısını ortadan kaldıracak ve aile hekimliğinde geriye doğru kötü gidişi hızlandıracaktır.

           Şimdi gelin hep beraber yeni ceza yönetmeliğimizi inceleyelim.
1. Sözleşmelerin içeriği, süresi ve dönemi ile ilgili yönetmeliğin 6. madde’ nin 2. ve 3.maddelerinde değişiklikler yapılmıştır. Bu maddeler;
(2)Sözleşmenin süresi ve dönemi iki mali yıldır.
(3)Sözleşme dönemi bitmeden başka bir aile hekimliği birimine yerleşen aile hekimi ile yeni sözleşme imzalanmaz. Yeni birimdeki görev mevcut sözleşme doğrultusunda yürütülür.”
Özellikle bu maddelerde yapılan değişiklikle beraber daha önce en fazla iki mali yıl olan sözleşme süreleri, değişiklikle beraber iki mali yılla sabitlenmiştir. Burada ki amaç bir yıllık sözleşme imzalanarak yılda 100 ceza puanı kullanılma hakkını engellemek olmuştur. Bu değişiklikle bir sözleşme döneminde ceza puanı 100 puana sabitlenmiştir. Özellikle (3). madde de yapılan değişiklikle ceza puanları 100 puan sınırına ulaşmış olan aile hekimliği çalışanlarının birim değişikliğinde ceza puanlarının sıfırlanması engellenmiştir. Özellikle bu değişiklikle imzaladığımız sözleşmelerde yer alan birimler dışında sözleşme imzalamadan başka birimde çalışma durumunu doğuracaktır ki, bu kısmın mahkemeler tarafından hukuksuz bulunarak iptal edileceği açıktır.

2. Bu yönetmeliğin en can alıcı değişikliği ise İZİNLER konusunda Anayasa Mahkemesi’ nin kararına rağmen, Anayasa Mahkemesi’nin kararının uygulanmayıp, izinlerin aynı yönetmelikte geçici maddelerle yeniden düzenlenmesi olmuştur.
Oysaki Anayasa’ nın 50. maddesinde” Ücretli hafta ve bayram tatili ile ücretli yıllık izin hakları ve şartları kanunla düzenlenir.” denmesine rağmen, AHEF olarak yıllardır izinlerin kanunla düzenlenmesi gerektiğini söylememize rağmen, Anayasa Mahkemesinin Ödeme ve Sözleşme Yönetmeliğindeki izinler konusunda ki maddeleri Anayasaya aykırı bulup iptal etmesine rağmen, yine izinlerin yönetmelikte geçici madde ile düzenlenmesini sizlerin takdirine bırakıyorum.

3. Yönetmeliğin 13. ve 14. maddelerinde yapılan değişikliklerle “ …..gerektiren fiilin kişiye tebliğ tarihinde itibaren yedi gün içinde alınan savunmalar uygun görülmediği takdirde,” hükmü getirilerek, kişilere savunma hakkı tanınmadan, savunma alınmadan, soruşturma yapılmadan sözleşmelerinin fesih edilemeyeceği veya ihtar puanı verilemeyeceği hüküm altına alınmış oldu. Peki bundan önce savunma hakkı verilmeden, soruşturma yapılmadan yapılan sözleşme fesihleri, verilen ihtar puanları ne olacak ?

4. Yönetmeliğin 13. maddesinin h) bendinde yapılan değişiklikle beraber”  657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125 inci maddesinin birinci fıkrasının (E) bendinde yer alan fiil ve hâllerin, işlendiğinin tespit edilmesi” hükmünün getirilmiş olması, eski yönetmelikte suçun mahkeme kararıyla sabit olması gerekliliğinin ortadan kaldırılarak, kişiden kişiye değişebilecek bir yorumla işlendiğinin tespit edilmesi gibi bir ifadenin getirilmiş olmasının sahada ki uygulamasın da büyük sıkıntılar ve haksızlıklar yaratacağı açıktır.  

5. Yönetmeliğin 13/6 ve 14/6 maddelerinde yapılan değişiklikle beraber “ihtarı gerektiren fiilin işlendiğinin öğrenildiği tarihten itibaren en geç iki ay içinde gerekli işlem başlatılarak takip eden altı ay içerisinde sonuçlandırılır. İhtarı gerektiren fiillerin işlendiği tarihten itibaren iki yıl içinde ihtar verilmemesi hâlinde ihtar verme yetkisi zamanaşımına uğrar.” şeklinde maddenin değiştirilmesi, maddenin aynı anlamı taşımasına rağmen şimdiye kadar yaşadığımız uygulamalarda sahada idare tarafından kötüye uygulanacak bir madde olarak karşımıza çıkacaktır.

6. Bu Yönetmeliğin asıl çıkartılma sebebinin ne olduğunu yeni ihtar puanı cetvelini incelediğimiz zaman görmekteyiz. Bu yönetmelik tamamen aile sağlığı çalışanlarının sözleşmelerinin fesih edilmesinin hızlandırılması için çıkartılmış olduğu görülmektedir. Şimdi bu ihtar puan cetvelini incelediğimiz zaman;

a-Çalışma saatleri planına uymamak: 3 puandan-5 puana çıkartılmış.
b-İzinsiz işe gelmemek (işe gelmediği her gün için): 5 puandan- 10 puana çıkartılmış.
c-Yeşil ve kımızı reçeteleri bulundurmamak: 0 puandan -10 puana çıkartılmıştır.
d-Tüberküloz hastalarının doğrudan gözetim tedavisini yapmamak veya yapılmasını sağlamamak: 5 puandan- 10 puana çıkartılmıştır.
e-Mevzuatla verilen diğer görevleri yapmamak:  5 puandan-10 puana çıkartılmıştır.
f-Miadı geçmiş aşı bulundurmak:    0 puandan- 15 puana çıkartılmıştır.
g-Mesai dışı hizmet ve/veya nöbete mazeretsiz gelmemek: 0 puandan-20 puana çıkartılmıştır.

Ceza puanlarının bu şekilde artırılması Anayasa’nın ölçülülük ilkesine aykırıdır. Ceza puanları ancak kanunla çerçevesi çizildikten sonra yönetmeliklerle düzenlenebilir. Oysaki 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunda herhangi bir temel çerçeve çizilmeden idareye sözleşme feshine gidebilecek şekilde ceza puanı düzenleme yetkisi verilmesi hukuka aykırıdır.
Anayasa’nın 38. maddesinin ilk fıkrasında ise “Kimse, ... kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz” denilerek “suçun yasallığı”, üçüncü fıkrasında da “ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur” denilerek “cezanın yasallığı” ilkesi getirilmiştir. Anayasa’nın 38. maddesinde yer alan “suçta ve cezada kanunilik” ilkesi uyarınca, hangi eylemlerin yasaklandığı ve bu yasak eylemlere verilecek cezaların hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde kanunda gösterilmesi, kuralın açık, anlaşılır ve sınırlarının belli olması gerekmektedir. Kişilerin yasak eylemleri önceden bilmeleri düşüncesine dayanan bu ilkeyle temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması amaçlanmaktadır. Anayasa'nın 38. maddesinde idari ve adli cezalar arasında bir ayrım yapılmadığından disiplin cezaları da bu maddede öngörülen ilkelere tâbidir.

Cezaların Kanunda Yer Alması Da Tek Başına Yeterli Değildir

Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:
Esas Sayısı: 2013/28, Karar Sayısı: 2013/106, Karar Günü: 3.10.2013
Ceza yaptırımına bağlanan fiilin kanunun “açıkça” suç sayması şartına bağlanmış olmasıyla, suç ve cezalara ilişkin düzenlemelerin şekli bakımdan kanun biçiminde çıkarılması yeterli olmayıp, bunların içerik bakımından da belirli amacı gerçekleştirmeye elverişli olmaları gerekir. Bu açıdan kanunun metni, bireylerin hangi somut fiil ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını belirli bir açıklık ve kesinlikte öngörebilmelerine imkân verecek düzeyde kaleme alınmış olmalıdır. Bu nedenle, belirli bir kesinlik içinde kanunda hangi fiile hangi hukuksal yaptırımın bağlandığının bireyler tarafından bilinmesi ve eylemlerin sonuçlarının öngörülebilmesi gerekir. 

Ceza puanlarının bir amacı olmasının yanı sıra cezaların da ölçülü olması gerekmektedir

Başka bir deyiş ile aile hekimliği hizmetleri ile ilgili bir cezadan daha yüksek bir ceza yine bu hizmetler ile ilgili olmalı örneğin tıbbi atıklar ile ilgili bir ceza aile hekimliği hizmetleri ile ilgili cezalardan fazla olmamalı, aile hekimleri koruyucu sağlık hizmetleri veriyor ise bu hizmetler arasında da cezai yönden ayrım olamaz. örneğin aşılama ile gebe izlem arasında ceza farkı olamaz, miadı geçmiş bir aşı ile bir ilacın insan hayatı için oluşturabileceği tehdit farklı olamaz. Ancak miadı dolmuş aşı ve ilaç bulmak bunların kişilere tatbik edileceği anlamına de gelmemeli. Suç işlenmeden işlenmiş gibi ceza verilemez.

Ölçülülük İlkesi

Esas Sayısı: 2013/32, Karar Sayısı: 2013/112
Kanun koyucu, düzenlemeler yaparken hukuk devleti ilkesinin bir gereği olan ölçülülük ilkesiyle bağlıdır. Bu ilke ise “elverişlilik”, “gereklilik” ve “orantılılık” olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır.
“Elverişlilik”, başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç için elverişli olmasını,
“Gereklilik” başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olmasını
ve “Orantılılık” ise başvurulan önlem ve ulaşılmak istenen amaç arasında olması gereken ölçüyü ifade etmektedir.
Bir kurala uyulmaması nedeniyle kanun koyucu tarafından öngörülen yaptırım ile ulaşılmak istenen amaç arasında da “ölçülülük ilkesi” gereğince makul bir dengenin bulunması zorunludur. Buna göre yorumlarsan aile hekimlerinin, aile hekimliği hizmetlerini yapmak için işe gelmemelerinin “10 “ ceza puanıyla cezalandırıldığı bir yerde, aile hekimliği hizmetleri arasında sayılmayan, belediyelerin defin nöbeti, adalet bakanlığın adli nöbeti, kamu hastanelerinin acil nöbetinin, aile hekimleri tarafından yapılmaması halinde “ 20 “ ceza puanıyla cezalandırılmaları, Anayasa’nın ölçülülük ilkesine aykırılık teşkil etmektedir. Asıl görevi yapmamak 10 puan iken asıl görevin olmayan bir görevi yapmamak 20 puan olamaz…
Tüm ceza puanları incelenip değerlendirildiği zaman görülmektedir ki, ceza puanları eski yönetmeliğe göre 37 puan artırılmıştır. Özellikle artırılan ihtar puanlarının çalışma planına uymamak, izinsiz işe gelmemek, mevzuatta verilen görevleri yapmamak ile mesai dışı hizmet ve/veya nöbete mazeretsiz gelmemek olduğu görüldüğü zaman bu ceza puanlarında bu kadar çok artış yapılmış olması Bakanlığın açıkladığı gibi ASM nöbetlerine katılma oranlarının %80’lerde olmadığını göstermektedir. Bu yönetmelikteki ceza puanlarındaki artışın, bu kadar fazla yapılmış olması bizlere aile sağlığı çalışanlarının, Aile Hekimliği Kanununda görev tanımında yer almayan ve aile hekimliğinin temel yapısına aykırı olarak, nöbetlerde kendilerine kayıtlı olmayan, her gelen hastaya bakma zorunluluğunun olmasının, aile hekimliğine aykırı olduğunu bir kere daha ispatlayarak, aile hekimleri ve aile sağlığı çalışanlarının, aile hekimliğine sahip çıkmak için yaptıkları ASM-TSM nöbetlerine gitmeme eyleminin başarıya ulaştığının bir kanıtıdır.

Şu çok iyi bilinmelidir ki gönüllük ve özveriyle aile hekimliğini ülkemizde zirveye çıkartan aile hekimlerine ve aile sağlığı çalışanlarına, ceza puanları ve mobing uygulayarak aile hekimliğinde aynı başarıları yakalamak mümkün olmayacaktır. Saygılarımla.

Dr. Hakan UZUN-TRABZON
 
 

 
 
 

PAYLAŞ: